Hayat seçimlerden ibaret. Seçtiğiniz yollar, kişiler, verdiğiniz kararlar sizi belli
bir yere yöneltiyor, kendi verdiğiniz kararların sonuçlarına katlanmak kalıyor size. Şimdilerde, o kadar çok konuşuluyor ki o ya da bu şekilde en büyük problem verdiğiniz kararların ne kadarı sizin ne kadarı başkasının yönlendirmesi, hayatınızın direksiyonunda kim var, kim yönlendiriyor içinde bulunduğunuz aracı? Belli yönergeler almak, “akıl
akıldan üstündür”, paylaşmak güzeldir hepsine tamam. Ama bir yerden sonra durmak lazım. Değerlendirmek lazım. Yaşamınızın 1.mevkiinde sizin oturduğunuzu unutmamanız lazım. O kadar garip ki, yeni
birşeylere başlarken bile başkalarının korkularını çekiyorsunuz üstünüze, herkesin geçmişi omuzlarınızda, zaten sizin getirdiğiniz tecrübeler aranızda dururken bir de bambaşka fikirler uçuşuyor. Sonuçta yük üstüne yük biniyor. Zaten birine güvenmek zor,
çok zor. Gerçek birşeyler yaşamak da aynı şekilde, onu yakalamak, fark etmek, denk gelmek, anlık sevinçlerin,
tutkuların ötesine geçebilmek, birine “anlam yüklemek”.. evet birine anlam
yüklemek çok zor. Her şey kolay tüketiliyor, gelişine yaşanıyor artık ilişkiler. İyi kötü yaklaşık 30 yıllık bir mevcudiyetimiz var artık dünyada, bir o kadar hayata dokunduk; kimileri yanlış anladı bizi, kimileri çok sevdi. Bazılarına gerçek yüzümüzü gösterdik, kimilerine
yüzeysel, yansıtmak istediklerimizi yansıttık sadece. O veya bu şekilde izimizi bıraktık, hepsi onlarla yaşamaya devam edecek. Hepsine
sizi sorduklarında verdikleri cevap değişecek belki, bundan sonra sizin hayatınıza girenleri de bu değerlendirmeleriyle kabul
etmek zorundasınız. Körü körüne birşeyler yaşamak hiçbir yarar getirmez, ama korkarak da bir yere varılmıyor,
bunu unutmamak lazım. Gün geliyor alakasız biri, yakınınızda olup bir şekilde yollarınızın kesişmediği biri en yakın arkadaşınız olabiliyor. Sizi şaşırtan insanlar çok az, bulunca kıymetlerini bilmek lazım; hayatta sizi şaşırtan, aldığınız büyük kararlardan döndüren olaylar da çok nadir, tadını çıkarmak
lazım. Her şeyden önce birine güvenebilmek yetisini korumak lazım, geçmişte ne yaşadıysanız yaşayın, çevrenizdekiler ne derse desin, sizi siz yapan özelliklerinizden vazgeçmemeniz lazım. Hep üstüne basarak söylüyorum herkese, “şu an” çok önemli, geçmişin gölgeleri, geleceğin korkularından sıyrılıp bugünde olmak kazanılması gereken en
büyük yeti.
Romantik misiniz? sorusuna -“Ben romantik bir devrimciyim, Nazım Hikmet
gibi” diye cevap veren Murathan Mungan bitirsin bu yazıyı:
"o kadar çok anlattım ki
kendime kaldım anlatmaktan...
bunaldım kendisiyle boğuşmasını
başkalarında çözmeye çalışan
insanlardan "
Herkese güzel haftalar!
Tuuce.