11 Ocak 2013 Cuma

Herkesin kaçış yöntemi kendine.



Yukarıdaki söz Friedrich Nietzsche’ye ait, bir süre önce not almıştım, dün yine bir arkadaşımla yaptığımız konuşmadan sonra aklıma geldi. Aslında genele baktığınızda toplu bir delirme hadisesiyle karşı karşıyayız. Herkes bir şekilde bir şeylerden kaçma halinde. Çok düşünen, sorgulayan herkesin her alanda kendi mutsuzlukları var. Fazla düşünmemek için farklı şeylere sarıyoruz topluca. Kimisi terapilere gidiyor, kimisi antidepresanlara başvuruyor, kimi alkol ve türevleriyle kendini uyuşturuyor. Hepsi bir kaçış kapısı bulmak, gerçeklerle yüzleşmemek, çok düşünmemek için.. İnsanoğlunu diğer canlılardan ayıran en önemli özelliğinin gün gelip başına bu kadar dert açacağı bilinebilir miydi acaba? Yukarıda saydıklarım bilinen, herkes tarafından gözlemlenen davranışlar ama olayın bir de aynen Nietzsche’nin de belirttiği gibi yan yolları var. Ve aslında benim kafama takılanlar onlar.. 

Çok çalışmak, çok konuşmak, birinin içinde kendinizi kaybedecek kadar ona bağlanmak, aileye sığınmak, bir hobiye, gerçekleşmeyecek bir hayale sağlıksızsız bir şekilde fazla önem vermek.. bunların hepsi kaçış yöntemleri baktığımızda. İş yoğunluğu son zamanlarda artan ve bir şekilde sosyal hayattan biraz geri durmak mecburiyetinde kalan bir arkadaşıma, “peki sen bu durumdan memnun musun?”diye sorduğumda, evet gün içinde hiçbir şey düşünmüyorum bu sayede diye cevap verdi mesela. Bir şeyleri düşünmemek, sorgulamamak için başka şeylerde kendimizi kaybetmemiz gerekiyor sanırım artık. Olaylar çok hızlı gelişiyor, çok şey biliyoruz, çok fazla bilgiye ulaşıyoruz ister istemez. Herkes bir şekilde analitik düşünme mecburiyetinde, sadece iş konularında değil en basit insan ilişkilerinde bile olay alış-veriş’le ölçülmeye başlandı. Evet, kendime ayıracağım 2 saati Ayşe’yle kahve içmeye ayırabilirim, ama bunu ona ayırabiliyorsam o saatte onun bana değecek bir şeyler sunması lazım?! Günümüzde insan ilişkilerine bakış üç aşağı beş yukarı bu şekilde. Sonuçta ne oluyor? Fazla düşünüyoruz, yalnız kalıyoruz, karşımızdakinin yerine kendimizi koyma yetimizi kaybediyoruz ve bencilleşiyoruz. Sonra da bunları düşünmemek için farklı şeyler uyduruyoruz kendimize. Burada benim ya da arkadaşlarımın yazdığı çoğu şey “durum tespiti” şeklinde, gündelik yaşamımıza aklımıza gelen, bir yerlerde okuduğumuz, izlediklerimizin bize düşündürdükleri hepsi. Yani çözüm yolu, doğru cevap aslında çoğu kez yok. Daha öncede belirtmiştim yaş ilerdikçe, tecrübe aldıkça herkesi kendi koşulları içinde değerlendirip anlayabilme yetisi geliştiriyorsun, en azından bizde böyle oldu. Ama bir yandan da anlayamadığımız şeyler var, aslına bakarsanız doğrusunu da bizim yapıp yapmadığımızı bilmediğimiz. Eminim birçok kez biz de çeşitli yollardan sapmışızdır hatta bu kaçış yollarına, belki de 21.yyda delirmemenin gerçek yolu bu.. 

Basitlikten gitgide uzaklaştığımız bu günlerde, hayatınızda kalan ufak samimiyet kırıntılarına, gözlerinin içine bakabildiğiniz, yanında rahat olabildiğiniz, oynama ihtiyacı duymadığınız insanlara gelsin bu yazı. Samimiyet, açık olmak en büyük erdem unutmamak lazım.

Herkese güzel hafta sonları :)

Tugce!






1 yorum:

  1. Keşke herhangi bir kaçış yolu bulabilsem diyordu bu aralar!

    Not: biraz körler sağırlar oldu ama yazılarına bayılıyorum!

    alevv

    YanıtlaSil