18 Eylül 2012 Salı

Ignorance is a bliss?




 Matrix serilerinden ve bir çok yerden aşina olduğunuz bu sözle ilgili benim bu yazıyı yazmayı tetikleyen dün izlediğim bir House M.D bölümü oldu aslında ama benim için de yeni bir soru işareti değil kesinlikle. İzlemiş olanlar olabilir aranızda, bahsettiğim bölüm 6. Sezondaki 8. Bölüm. İleri zeka seviyesine sahip, MIT’den mezun en geç adam ünvanına sahip birinin algıları o kadar açık ki sonunda kendini her şeyden mutsuz hissediyor ve intihar ediyor. Kurtuluyor, tedavi için yattığı  hastanede bir kızla tanışıyor ama kız bildiğiniz aptal. Hayatında gördüğü en mutlu insanın o olduğunu görüyor ve kendini aptallaştırmak için düzenli olarak öksürük şurubu içmeye başlıyor. Bunun sonucunda ünlü bir fizikçi olabilecekken kurye olarak hayatına devam ediyor.  Bölümden:

“When I was in the hospital, they put me on narcotics and suddenly everything was just better. I didn't feel isolated or lonely. That's where I met my wife. She was so happy and dumb. And I was smart and miserable. You tell me who the genius is. I fell in love with her buzzed out of my head and I knew I wanted to stay that way forever…. So I decided I'd rather be happy than smart.”

Şimdi çok sevdiğim büyük usta Ernest Hemingway’in de bir sözü vardır bu konuyla ilgili:

“Happiness in intelligent people is the rarest thing I know." 

Gerçekten de çevremde etrafında olup bitenden habersiz yaşayan, sorgulamayan, günlük dertleriyle uğraşan insanlar çok daha mutlu. Şimdi cehalet en büyük zenginliktir diye mi avutucaz kendimizi? Ki bu konuyu sorgulayarak bile aslında bu işi asla yapamayacağımı göstermiş oluyorum. Ama gerçeklik algısı çok garip, sonuçta algılarınızı tamamen siz oluşturuyorsunuz ve onları istediğiniz gibi manipüle edebilirsiniz. Siz kendi inandığınız gerçeklerde sorgulamadan mutluysanız, sorun yok mu acaba? Ya da hayatın amacı sadece mutlu olmak mı? Mutlu ama aptal, Mutlu ama dünyadan habersiz, Mutlu ama gelişimini durdurmuş… bu mudur? Yaşadığınız ortalama 70 yıllık ömürlerde gerçekten önemli olan ne? Devekuşu gibi kafayı toprağa gömemeyeceğimizden bazıları için tren çoktan kaçtı ama son zamanlarda hiçbir şeyi çok fazla sorgulamama felsefesini uyguluyorum ve çok mutluyum. Yani  optimum yolu böyle buldum kendi çapımda, hala çok şeyi merak ediyorum, algılarım açık, deniyorum, yanılıyorum ama günün sonunda kafaya takacak bir şey geldiğinde değiştiremiyorsam, “whatever fuck it” diyorum ve hayatıma devam ediyorum. Eminim herkesin yaklaşımı farklıdır, ben çözümü şimdilik böyle buldum ve bir süredir gayet rahatım. Hayat çok kısa ve nolursa olsun kafalarımızın bir yerinde bunu hep hatırlatmamız lazım kendimize..

Peki siz ne dersiniz Beatles’ın dediği gibi cidden “living is easy with eyes closed” mudur?

1 yorum:

  1. bu konuya tabiki yorumumu cok cok iyi biliyosun; I hate "stupidity"- aci cekerim daha iyi. mutluluk mu o da ne kime gore neye gore? en guzeli dedigin gibi rahatsan gerisi bos iluzyonlar.

    ayrica beatles demisken; "it's getting hard to be someone, but it all works out!"

    -alev

    YanıtlaSil